
Hain bir terör saldırısında Ankara’da 28 vatandaşımızı kaybettik. Bu terör saldırısı, sadece vazifelerini yaptıktan sonra evlerine dönen, dönmekte olan memurlarımıza, vatandaşlarımıza karşı değil bütün milletimize, milletimizin her bir ferdine, bu toprağın, bu ülkenin bütünlüğünü savunan her bir kardeşimize dönük bir saldırıdır.
Türkiye, terör saldırılarından dünyada en çok zarar görmüş, bu acıyı en sık yaşamış ülkelerden biridir. Dolayısıyla terörün ne olduğunu, terörün hedeflerinin ne olduğunu en iyi biz biliriz. Terör, bir ülkede kaos çıkarmak, ülkenin istikrarını bozmak, insanların psikolojisini olumsuz yönde etkilemek üzere yapılan haince bir eylemdir. Ve bu eylemler özellikle son dönemlerde Türkiye’nin etrafındaki kriz bölgeleri arttıkça bu bölgelerde kontrol edilemeyen gruplar ve halkına zulmeden rejimler oldukça etkisini daha da fazla gösterebilmektedir.
Son dönemde yine Ankara’mızda olan terör saldırısı, İstanbul’da olan terör saldırısı ve dün yüreğimizi yakan terör saldırısında ve bütün terör saldırılarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyor, bütün yakınlarına taziyelerimizi arz ediyoruz.
Bu vesileyle Genelkurmay Başkanımıza ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimize bizzat taziyelerimi iletmek üzere Genelkurmay Başkanlığı Karargâhına bugün bir ziyaret gerçekleştirdim.
Türk Silahlı Kuvvetleri kendilerine verilen her türlü görevi bütün varlıklarını ortaya koyarak fedakârca yapan kahraman askerlerimizden, komutanlarımızdan müteşekkil, milletimizle bütünleşmiş bir yapıdır. Ve tarihin zor aşamalarında Silahlı Kuvvetlerimizin bu zor dönemlerde nasıl büyük kahramanlıklar sergiledikleri herkesçe malumdur. Silahlı Kuvvetlerimiz Türkiye’ye dönük her türlü tehdidi bertaraf etmeye muktedir ve milletiyle bütünleşik bir şekilde Türkiye’de huzurun, demokrasinin korunabilmesi için kendilerine verilen her görevi yapılabilecek kapasiteye sahip dünyanın en güçlü silahlı kuvvetlerinden biridir.
Dün yapılan saldırı hem aziz milletimize, hem de Silahlı Kuvvetlerimizde şerefli bir görev yürütmekte olan asker ve sivil memurlarımıza yönelik olmuştur. Silahlı Kuvvetlerimize de bir kez daha taziyelerimi ifade ediyorum.
Bu saldırı sonrasında dün Cumhurbaşkanımızla birlikte olayı değerlendirdik, gece boyu istihbarat bilgilerini topladık. Bugün biraz önce Genelkurmay Başkanımızla, İçişleri Bakanımızla, Milli Savunma Bakanımız ve Sağlık Bakanımızla tekrar bir değerlendirmek yaptık, Adalet Bakanımızla da bir görüşme gerçekleştirdim, şu anda terör olayının failleri konusu tümüyle aydınlanmış bulunmaktadır. Çok kısa bir sürede bu olayın üstüne giderek aydınlatan Emniyet birimlerimize ve güvenlik görevlilerimize de teşekkürü bir borç biliyorum. Bugün elde ettiğimiz veriler ışığında kesin bir şekilde bu saldırının Türkiye içindeki bölücü terör örgütü mensuplarıyla Suriye’den sızan YPG mensubu bir kişinin birlikte gerçekleştirdikleri ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu intihar saldırısını gerçekleştiren Salih Neccar isimli Amude 1992 doğumlu. Biliyorsunuz Amude, Kuzey Suriye’de bir şehir, Haseke bölgesinde. Dolayısıyla saldırının doğrudan YPG irtibatı ortaya konmuştur. Ayrıca gece boyu süren yoğun istihbari ve emniyet çalışmalarımız, takiplerimiz sonucunda 9 kişi gözaltına alınmıştır, soruşturma derinleştirilerek sürdürülmektedir. Bu saldırının her aşamasında katkıda bulunan bütün unsurlar tek tek çıkarılacak ve adalete teslim edilecektir.
Yeni gelişmeler olduğunda kamuoyumuzu bilgilendireceğiz, ama bu YPG-PYD mensubunun bölücü terör örgütüyle birlikte ve onların koordinasyonunda, bölücü terör örgütünün Türkiye içindeki unsurlarıyla birlikte ve Kuzey Irak’tan da bu anlamda tabii destek alan bir şekilde organize bir suç işledikleri artık kesinleşmiş bulunmaktadır. Dediğim gibi, bütün network, bütün suçlular, bu haince, alçakça saldırıyı gerçekleştiren, bu saldırıya dolaylı veya doğrudan katkıda bulunan kim varsa hepsi yakalanacak, adalete teslim edilecek ve hak ettikleri cezayı mutlaka göreceklerdir.
Yine bu vesileyle birkaç hususun da altını çizmek isterim.
Birincisi, aziz milletimize her zaman yaptığımız çağrı; Türkiye zor bir coğrafyadadır, etrafında idare edilme kapasitesini kaybetmiş 6-7 devletin bulunduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Yanı başımızda Suriye ve Irak, kuzeyde Ukrayna, dün ülkemizi ziyaret eden Yemen, Lübnan, Libya, birçok ülkede bugün fiili olarak merkezi otorite ülke topraklarının bir kısmını en azından kontrol edemez durumdadır. Bunun getirdiği birçok riskle boğuşuyoruz. Bunun getirdiği risklerin ülkemizdeki huzuru, istikrarı ve demokrasimizi etkilememesi için yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Bütün milletimin bilmesini arzu ettiğim husus şudur ki; emniyet birimlerimiz, güvenlik güçlerimiz gece-gündüz gayret sarf ederek Türkiye’nin sınırlarını korumak, Türkiye içindeki muhtemel terör faaliyetlerine karşı her türlü tedbiri almak için büyük bir çaba içindedirler. Hepimizin asli görevi ve milletimize ve tarihe karşı sorumluluk hissettiğimiz ana vazifemiz; bu ülkenin birliğini-bütünlüğünü koruyarak bu ateş çemberinin içinde varlığını sürdürmesi, güçlenmesi ve bütün bu zorluklarla mücadele edecek bu kudrete erişmesidir. Buradaki bu kudretin en önemli kaynağı da, milletimizin bitmez-tükenmez inancı, kendisine olan özgüvenidir. Terör faaliyetleri temelde bu özgüveni hedef almaktadır. Ama şu ana kadar özgüvenimizi, milletimizin devletine duyduğu güveni, kendisine duyduğu özgüveni sarsamamıştır, sarsamayacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri bu anlamda 23 Temmuz’dan bu yana yürütülen teröre karşı huzur ve demokrasi operasyonunda büyük fedakârlıklar yaparak, şehitler vererek emniyet birimlerimizle birlikte, bu ülkenin bu zor coğrafyada istikrarını korumayı gaye edinmiştir ve bundan sonra kendilerine verilen görevi yerine getirme hususunda hiçbir tereddüt taşımayacaklarından eminim. Bu dönemde Silahlı Kuvvetlerimizin, güvenlik birimlerimizin gayretleri yanında bütün siyasi kuruluşların ve sivil toplum kuruluşlarının da teröre karşı birleşmesi gerekir.
İkinci çağrım, milletimizin özgüvenini koruma yanında ikinci çağrım siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarınadır; terör karşısında kaynağı ne olursa olsun, piyonu kim olursa olsun omuz omuza vermeliyiz.
Dün bu terör saldırısı Meclis’imize çok yakın bir yerde olmuş olmasına rağmen, Meclis’imizin çalışmalarını sürdürmüş olması bence takdire şayan bir gelişmedir. Grup başkanvekillerimizle istişare ettiğimizde de kendilerine şu talimatı vermiştim: Tam da terör odaklarının temel hedefi, Türkiye’de siyasi hayatı, sosyal hayatı dumura uğratmak, yavaşlatmak, durdurmaktır. Her ne surette olursa olsun Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisine milletimizin tevdi ettiği görevi yerine getirmek üzere oturumlarına ara vermeyecektir. Bu görevi yerine getirmek için ne gerekiyorsa yapacaktır. Bu çerçevede dün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni yakınında cereyan eden bu terör olayına rağmen açık tutulmasını ve çalışmalarına devam etmesini sağlayan siyasi partilere de teşekkürü bir borç biliyorum. İşte beklediğimiz, özlediğimiz tavır budur. Bütün dünyaya ve öncelikle de terör örgütlerine hep beraber bütün siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri olarak biz buradayız, bu topraklardayız ve ebediyen burada kalacağız. Nerede ve ne şekilde haince planlar yaparsanız yapın bizim bu konudaki irademizi sarsamayacaksınız deme gücünü göstermektir. Bundan sonra da beklediğimiz budur.
Ancak maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi bu şekilde faaliyetini sürdürürken ortak bir deklarasyon yayınlama konusunda bir partinin gösterdiği uzlaşmaz tutumu da buradan şiddetle kınıyorum. Terör konusunda dahi tavrını ortaya koyamayan, masum insanların, evine dönmekte olan insanların, akşam çocuklarıyla oturmak üzere görevini yapıp evine dönmekte olan insanlara yönelik bu saldırıyı bile kınamayanların insanlık vicdanından, demokrasiden bahsetme hakları yoktur.
Üçüncü çağrım uluslararası topluma; dün gece birçok devlet ve hükümet başkanlarından taziye mesajı aldık, her birisine teşekkür ediyorum, bizzat arayan Sayın Merkel, Sayın Çipras’a da. Bugün biliyorsunuz Brüksel’de Avrupa Birliği görüşmelerine katılacaktım, Avrupa Birliği-Türkiye Zirvesine, ancak bu gelişmeler dolayısıyla ziyareti iptal ettim. Kendileri aradılar, Türkiye ile dayanışma için bizimle ilgili bütün toplantıları ertelediklerini, böyle bir karar aldıklarını da ifade ettiler. Dayanışma ifadelerini de bugün metne yansıtacaklarını söylediler. Kendilerine teşekkür ediyorum bütün taziye yayınlayanlara.
Ancak burada özel mesajım, hala YPG’yi terör örgütü olarak görmemekte direnen ülkelere dönüktür. Dünkü saldırı da açık bir şekilde ortaya koymuştur ki, YPG bölücü terör örgütünün bir parçasıdır, bir uzantısıdır, birlikte hareket etmektedirler ve birlikte bu ülkenin halkına saldırmaktadırlar. Bizim için artık zaten bilinen bir konu olan bu hususun ümit ederiz ki bazı müttefik ülkelere ve bütün dünyaya da bu açık gerçeği göstermiş olsun. Elimizde bütün deliller mevcut, nereden gelmişler, nasıl organize olmuşlar, bölücü terör örgütü bunları nerede, bu detayları vermiyorum, ama bizce malumdur ve bütün ülkelere de bu bilgiler aktarılacaktır. Bugün Dışişleri Bakanına da gerekli talimatı vereceğim, bu bilgiler başta P5 üyeleri olmak üzere bütün ülkelere dağıtılacak ve YPG terör örgütü değildir diyenlere de belgelerle birlikte ortaya konacak. Burada kesin ve tartışmasız bir dayanışma bekliyoruz. 12 Eylül saldırısı sonrasında Türkiye teröre karşı nasıl dayanışma gösterdiyse, Türkiye’ye dönük bu terör saldırıları karşısında da müttefiklerimizden aynı dayanışmayı görmek bizim en temel hakkımız ve en temel beklentimizdir. Bu konuda amalı-belkili açıklamalar bizi tatmin etmedi, etmiyor, etmeyecek. Teröre karşı isek, bu terör gurubu iyidir, işimize şimdi yarıyor, başka bir terör grubuna karşı, DEAŞ’a karşı işimize yarıyor, dolayısıyla bu terör grubunu kullanalım diyen bir yaklaşımın objektiflikle, siyasi basiretle ilgisi olmak, terör örgütleri karşısında ortak tutum beklemek bizim hakkımızdır. Bu konuda da gerekli bilgilendirmeleri yapacağız.
Ayrıca YPG’yi sanki demokratik bir unsur gibi masaya davet etmek isteyen örgütlere de buradan bu terör saldırısı sonrası bir kez daha sesleniyorum, nasıl El-Kaide masaya oturamazsa, nasıl DEAŞ masaya oturamazsa terör örgütü olan YPG de masaya oturamaz. Eğer oturacak olursa daha dün Suriye temsilcisinin de ifade ettiği gibi rejimin, rejimin yanında katil rejimle birlikte katiller arasında belki yer alabilir o bizi ilgilendirmez, ama Suriye halkının temsilcisi olma niteliği yoktur ve Türkiye’ye karşı bir düşman statüsündedir. Bu bağlamda da nihai mesajım şudur: YPG’nin dünkü saldırısıyla, bölücü terör örgütü PKK’yla birlikte Türkiye’nin düşmanı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bizim müttefiklerimiz başta olmak üzere bütün dünyadaki teröre karşı mücadele eden ülkelerinde şimdi Türkiye’ye düşman olan bu terör örgütü karşısındaki tutumlarını netleştirmesini bekliyoruz. Türkiye’ye düşman örgütü doğrudan ya da dolaylı destekleyenlerde Türkiye için bu anlamda dost hüviyetini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırlar. Halkımızı Başkentimizde tehdit eden bir terör örgütüne müsamaha gösterilmesini mazur görmemiz söz konusu olamaz. Ve nihayet bazı basın organlarında, uluslararası basın organlarında sanki olayın askeri boyutu varmış gibi ki olsa da durum değişmez bir askeri konvoya saldırı yapıldı gibi bir şey bir yaklaşımla sanki bu terör örgütünün bir mücadele, askeri bir mücadelenin parçasıymış gibi gösteren yaklaşımları da lanetliyorum ve bu tür yaklaşımların teröre prim vermekten öte bir anlam taşımayacağını da ifade ediyoruz. Bir kez daha aziz milletimize, Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Genelkurmay Başkanımız şahsında bütün şerefli mensuplarına, şehitlerimizin yakınlarına taziyelerimi iletiyorum. Türkiye bir bütündür, 78 milyon bu zorluğu da aşacak güce, kudrete sahiptir, etrafımız ateş çemberi olabilir, ama biz bu ülkeyi birliğiyle, bütünlüğüyle, dirliğiyle, beraberliğiyle gelecek nesillere şanla şerefle tevdi etme, emanet olarak bırakma görevinden asla feragat etmeyecek, bu konuda asla tereddüt göstermeyeceğiz.
Bu arada bir hususu ifade edeyim tabi soru gelecek o çerçevede ifade ederim diye düşünmüştüm, ama belki baştan. Sayın Genelkurmay Başkanımızda biraz önce hatırlattılar içeride de kapsamlı şekilde değerlendirdik. Terör örgütünün bu faaliyetinden de bağımsız olarak, ama bu faaliyeti sonrasında da operasyonlarımız devam ediyor. Dün bu çerçevede Haftanin kampına Silahlı Kuvvetlerimiz, Hava Kuvvetlerimiz yoğun bir operasyonda bulundu ve 60-70 civarında terör unsuru, bazı elebaşlarının da olduğu isimleri bizde mahfuzdur, kendilerince önemli görülen bazı isimlerin de olduğu 70 civarında terörist bu anlamda etkisiz hale getirildi.
Ayrıca şunu da ifade edeyim: Tabi sorumluları tespit edildikten sonra bu sorumluların Türkiye içinde adaleti teslim edilmesi yanında Türkiye dışında bu sorumluların kaynağı olan unsurlara karşı da ne zaman ve hangi şartlarda, ne gün, hangi mukabelede bulunacağımız da bizce mahfuzdur, yani kesinlikle bu saldırının bedeli ödetilecektir. Bu bedelin ne olduğu, ne zaman olacağı, nasıl gerçekleşeceği bizde mahfuz olmak üzere her türlü meşru müdafaada dahil tedbiri sınırda alacağız bu hain unsurlara ve dış güçlerin piyonlarına karşı da hiç tereddüt göstermeden en şiddetli şekilde mukabelede bulunacaktır.
Şimdi bu konuda öncelikle terör saldırısının gerçekleşmesi aşamasında ki seyirle ilgili şu andaki bilgileri mahfuz tutuyoruz, çünkü o soruşturma devam ediyor. Dediğim gibi irtibatlı 9 kişi gözaltına alındı ve bu anlamda bir network tespit edildi, onlardan alınan bilgiler ışığında yeni gözaltılar olacak. Bu gözaltılar çerçevesinde bu soruşturma devam ettiği için size şu anda hani bütün o sefahati detaylı olarak vermeyi doğru görmüyorum. Şehitlerimizin bütün isimleri ben burada yine ailelerinin hassasiyeti bağlamında, kamu hassasiyeti bağlamında zikretmeyeceğim, ama tek tek isimleri Genelkurmay Başkanlığımızca ve İçişleri Bakanlığımızca zaten bu konuda kamuoyumuz bilgilendirilecek. Hassasiyeti itibariyle, ailelerimizin hassasiyeti sebebiyle bunu da yazılı olarak açıklama yapacağız.
Evet, dün saat 9:30 itibariyle Haftanin civarında bölücü terör örgütü unsurlarına ve kamplarına dönük çok etkili ve istihbari bilgilere dayalı kapsamlı bir operasyon yapılmıştır. İstihbari bilgiden kastım şudur: Burada bölücü terör örgütünün önemli elebaşlarının da bulunduğu bir anda gerçekleştirilen bir operasyon. Şuana kadar da dediğim gibi 70 civarında bölücü terör örgütü etkisiz hale getirildi Haftanin civarında bu tabi Kuzey Irak sahasında. Suriye sahasında zaten Afrin’den gelen YPG unsurlarını ve rejim güçlerinin ayrıca İran milislerini, Hizbullah milislerinin Rus hava gücü desteğiyle Türkiye’yle, Halep arasındaki koridoru kapatması ve Tel Rıfat’a girmesi üzerine Azez’e yönelmesi üzerine biliyorsunuz silahlı kuvvetlerimiz Azez’in ve oraya dönük olarak harekete geçmiş olan mültecilerin korunması amacıyla ve dahi sınırımıza dönük olarak atılan havan mermilerine mukabele bir misil yapmak üzere top atışlarımız, topçu birliklerimizin mukabelesi oldu, bu devam edecek. Yani sınırımıza dönük olarak kim ihlal ederse en güçlü şekilde mukabelede bulunulacak. Türkiye’ye göç daha çok mültecilerin gelmesini sağlamak ve Türkiye’yi bu konuda Avrupa ile birlikte Türkiye’yi sıkıştırmak isteyen hamlelere karşıda gerekli müdahalelerde bulunacağız. Dünkü terör saldırısı yeni bir unsur ekledi buna yanı sınırlarımız korumak, Türkiye’ye dönük mülteci akınını zorlayan saldırılara karşı durmak yanında dünkü saldırı doğrudan Türkiye’ye dönük bir saldırıdır, bunun müsebbibi YPG’dir, bunun müsebbibi bölücü terör örgütü PKK’dır. Dolayısıyla, her yerde ve her şartta bunlara karşı gerekli tertibat alınacak, Türkiye’ye dönük hiçbir saldırı şuana kadar karşılıksız kalmamıştır. Dediğim gibi ancak bu karşılığın en etkin şekilde nerede, nasıl olacağı konusunda da yapılacak çalışmalar bizde mahfuzdur. Biz fevri hareket etmeyiz, Türkiye’yi herhangi bir oldubittinin içine girmesine izin vermeyiz. Ama bilinsin ki daha öncede birçok olayda görüldü Türkiye’nin uyarıları dikkate alınmadığı zaman ne tür sonuçlarla karşı karşıya kalındığı herkesçe malumdur. Bizce en doğru zamanda, en doğru yöntemlerle, en kararlı şekilde mukabelede bulunacağız bundan kimsenin de tereddüdü olmasın. Türkiye’ye meydan okuyanlara meydanı bırakmayız. Vatandaşımızın ve dün olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu 27 vatandaşımız ve 1 sivil memurumuzun şahadetine sebebiyet veren bu unsurlara karşı da bu çalışmaları yürütmek üzere ilgili güvenlik birimlerimize gerekli talimatlar verildi.
Şimdi biraz önceki açıklamamda aslında bazı unsurlar vardı bu konuda yalnız şunu ifade edeyim: Her zaman söylüyoruz PKK bölücü terör örgütü 70’li yılların sonlarında doğduğu zamanda bir piyonda o zaman Sovyetler Birliğinin Marksist, Leninist, Stalinist yaklaşımının Türkiye’deki uzantısıydı ve herhangi bir şekilde Kürt vatandaşlarımızın hakkını korumak, teslim gibi argümanların arkasının bu argümanlara dayalı bir oluşum değildi, aksine bunları istismar ederek o zaman soğuk savaş şartlarında Sovyetler Birliğinin kullandığı bir piyondu. Daha sonra bu piyon şartlara göre değişerek birçok başka unsur tarafından kullanıldı, hala kullanılıyor. Burada özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki vatandaşlarımıza seslenerek bu piyonun oyunları karşısında Türkiye’nin batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle her bir köşesiyle bir bütün olduğu konusunda gösterdikleri vakarlı tutum, vakur tutuma teşekkür ediyorum. Son terör olayları karşısında yürütülen operasyonlara halkımız yoğun bir destek verdi. Ayrıca buradan Türkiye’nin her bir köşesindeki vatandaşlarımıza da sesleniyorum bu terör örgütleri tam da Türkiye’de etnik bir karşıtlık, bir karşılaşma olsun istiyorlar. Onlara karşı Türk, Kürt, Sünni, Alevi bütün unsurlarıyla bir ve beraber olduğumuzu gösterelim, provokasyonlara gelmeyelim bunu sorunuzun dışında parantez açarak söylüyorum başta söylediğim husus. Her türlü provokasyon her yerde olabilir, vatandaşlarımıza teröristlerin oyunlarına gelmemeleri ve hiçbir provokasyona katılmayın her Türk’ün gördüğü her Kürt’e, her Kürt vatandaşımızın, herkesin birbirine sarılması gereken bir dönemdeyiz. Şimdi bu piyon bugünde başka unsurlar tarafından kullanılıyor.
Birinci unsur, Suriye rejimidir. Daha dün Suriye rejiminin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi ve Cenevre’ye yürüyen müzakerelerde Suriye’yi temsil eden Caferi açıklama yaptı ve dedi ki, YPG bizim desteklediğimiz bir örgüttür dedi çok açık bir şekilde. Buradan şu sonucu biz çıkarıyoruz: YPG, Suriye rejiminin bir piyonudur ve bu saldırıdan Suriye rejimi doğrudan sorumludur. Suriye rejimine dönük her türlü tedbiri alma hakkı da bizde mahfuzdur, hiç bunun tereddüdü de yoktur. Gerekli tedbiri alırız, mademki onların piyonlarıdır, mademki onlarla irtibatlıdır, mademki onlardan talimat almaktadır şu andan itibarin Suriye rejimi de bu anlamda bu işten birinci derecede sorumludur.
İkincisi, YPG’yi açık bir şekilde ofis açarak ya da irtibat kurarak destekleyen ülkeler var. Son dönemde YPG’nin Azez’e doğru ilerlemesi için hava desteği veren ve masum halka karşı ağır bombardıman yapan Rusya’yı bu konuda bir kez daha bu terör örgütünü Suriye’deki masum halka ve Türkiye’ye karşı kullanmama konusunda uyarıyorum. Dün Rusya bu terör saldırısını kınadı bu iyiye bir işarettir, ama kınama yetmez. Türkiye’ye dönük terör piyonu kullanmaya niyet eden herkes bilsin ki bu terör oyunu, bu terör piyonu döner bumerang gibi onları da vurur. Türkiye’nin bu anlamda saldırıya açık ve etrafında ateş çemberi olması dolayısıyla kırılgan bir konumda olduğunu kimse zannetmesin. Terör kimin eli tarafından kullanılırsa en önce gelir o eli vurur.
Üçüncüsü, iyi niyetle de başta olsa DEAŞ’a karşı YPG’yi kullanabiliriz düşüncesiyle YPG’yi sınırımızda güçlendiren veya YPG’ye destek veren müttefik ülkelere de sesleniyorum. Bugün o destek verdiğiniz YPG Ankara’da bizim kalbimizde bizim canlarımızı aldı. Bilinsin ki, eğer bu saldırılar, bu terör saldırısı devam ederse, etmese dahi cevap verilecek ama devam ederse YPG kadar onlarda bu sorumluluğu paylaşmış olurlar. Türkiye’yle dayanışma mesajlarına teşekkür ediyoruz, ama Türkiye’yle dayanışma sözle olmaz. Biz nasıl 12 Eylül karşısında dayanışmamızı fiilen Afganistan’da gösterdik ve bugün hala Afganistan’da şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları var ve Afganistan’da uluslararası terörizme karşı savaşıyorlar. NATO dayanışması çerçevesinde orada bulunan şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının silah arkadaşları bugün Ankara’da saldırıya uğradı. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere hiçbir NATO üyesi ülkenin Afganistan’da omuz-omuza durduğumuz ülkenin Türkiye’nin kalbinde bize saldırı yönelten bir terör örgütüyle ilişki kurmasını mazur görmeyiz ve bu konuda da tutumumuzu açık bir şekilde, en güçlü şekilde ifade ediyoruz ve bu konuda bir kez daha uyarıyoruz; bizim için PKK ile YPG arasında fark yoktur. Dünkü olay bütün detayıyla dediğim gibi buradan çıkınca Dışişleri Bakanımıza talimat vereceğim; bütün P5 ülkeleri ve dost-müttefik ülkelerin büyükelçileri Dışişleri Bakanlığına çağrılarak ellerine bu bilgiler, bu belgeler verilecek. Bu belgeleri gördükten sonra hala bizim karşımızda YPG’yi savunmaya niyet eden olursa, onların terörle mücadele konusundaki samimiyetini de sorgulamaya başlarız.